Ægroto dum anima est, spes est. (Erasmus, Adages, 2.4.12)

24 Eylül 2014 Çarşamba

Devlet Bankası Kuyruğu Bağımlısı İhtiyarlar İçin Sone

9/24/2014 11:06:00 ÖÖ Posted by mistrafantastic No comments

Turgay Bakırtaş'a.


Devlet için düşünüyorum
Senetler, yasalar, faturalar
tüm duyduğum
Kuyruklarda bağımlılar var.
                                               - Plaza şubeleri dahil değil.

Banka  züppe zengin kız gibi
Bi' bakar mısınız  demek
Dinlemek ve dinlenmek için
bekletiyor banka kuyruklarında
maaş vermek için bile nazlanıyor.
                                               - İhtiyarlara yer veriniz.

Milletimiz şaşırmaz, şaşmaz
banka memurlarının ciğerlerini bilir
kimse banka kuyruğunda ölmemiştir
gençlerin sinirlerinden başka.
                                               - Kalbi zenginler de dahil.

İşte geliyor sıra almak için yardıma muhtaç
her banka kuyruğu biraz komünisttir
Bankalar kapitalist fakat
Kuyruk ihtiyarları hep pesimist.
                                               - Mutluluk bu dünyada üretilmiştir.

 inancımızı kaybediyoruz ihtiyarlara
Adı berke olan bir dedeye ne kadar güvenebilirsin
adı berke olan birinin banka kuyruğunda işi ne?
                                               - Postmodernizm herkese uğrar.

Yapacak bir işleri yok belki
o kuyrukta bir küçükten aldıkları gülümsemeyle
Faturalarını ödeyip maaşlarını alıp
dönüyorlar kendi kuyularına.
                                              
- Beyefendi buyurun.
- Ben emeklilik için prim yatıracaktım.

7 Eylül 2014 Pazar

Dilinden zemzem içirmek nedir allasen?

9/07/2014 11:22:00 ÖÖ Posted by mistrafantastic No comments


Birilerini hedef tahtasına yerleştirmek hoşlanmıyorum, fakat bu şiiri eleştirmem yüzünden kaçak güreşmekle itham edildiğim için bir şeyler yazmak durumunda kaldım. Şiir Yahya Kurtkaya'ya ait. Kendisinin iki şiir kitabı var. Bir Nokta dergisinin 151. sayısında yayınlanan "Sığınak" şiiri. Öncelikle şiirle alakalı bir kaç şey söylemek gerek.

Birincisi şiirin tamamında bir ses uyumu oluşturmaya çalışılmış fakat mısralar hep eksik, özellikle sesli okuyunca birinci ve üçüncü kıta aksıyor. Bu aslında genel bir sorun, şairler şiirlerini bilgisayarda yazmaya başladığından beri şiirlerini sesli okumuyorlar.

Belli yerlerde, mesela "dahası ne olsun daha" ve "kucaklayacak dallarıyla çelimsiz sözlerim" gibi mısralar var, kendi içinde çelişiyor. "çelimsiz mısra" nasıl kucaklar veya "dahası ne olsun"dan sonra bir şey olmaması beklenir fakat "daha" diye devam ediyor. Metafor kullanmayın demiyorum, hobi olarak gene kullanın ama dönüp bir bakın ne diyorum ben diye.

Sonra, her taraf klişe, özellikle "bana dilinden zemzem içir" mısrası, saçma sapan erotik bir mısra, üstüne zemzem koyularak islamîleştirilmeye çalışılmış. BUnları çok gördük. İyice midemi bulandırıyor. Şiirin açılıştaki iki mısrası da aynı şekilde.

Şiirde bir bütünlük yok. Başladığı yerde kullandığı jargon ortalarda bir yerde doğaya kayıyor, sonra başa dönüyor. Önce kaçıyor, sonra sarmaya çalışıyor filan. Kötü şiir vesselam. 

Son bir şey daha. Sürekli yazıyorum, fakat sakalım yok dinlenmiyorum. Şairlerin kendi şiirleri dışındaki şiirlere kötü bir önyargı ile yaklaştıkları varsayılır fakat iyi şiir bellidir, kötü şiir bellidir. Her şair bazen kötü şiir yazabilir. Bir şiir sizin arkadaşınız/yakınınız yazdı diye iyi şiir olmaz. Şiir yazan eleştirilmeye mahkumdur. Ben yazayım herkes beğensin, beğenmeyen de eleştirmesin diye bir şey olamaz.