Ægroto dum anima est, spes est. (Erasmus, Adages, 2.4.12)

20 Temmuz 2013 Cumartesi

7 Adımda Alper Gencer Şiiri Yazma Rehberi

7/20/2013 01:19:00 ÖÖ Posted by mistrafantastic 3 comments


Sürekli sevgilime şiir yazamadığım trip yiyorum, abi biz de romantik olalım şiir yazalım, abi bir şiir yazsak sevgilimli diyen arkadaşların aylardır beklediği bu rehberi yazmak farz oldu sanırım. Siz de ezik kalmayın sevdiğinizin yanında diye aşağıdaki adımları uygulayın. Örnekli anlatıyorum:

1. Şiirde mutlaka çocukluğa referans bulunsun.

"biz birbirimizin bilyelerini paylaşan
akşam ezanından önce eve giren çocuklardık."

2. Sevgilim kelimesi mutlaka bir yerlerde geçsin.

"sen bu yanlışları yaptığında
ben çok uzaklarda olacağım sevgilim
azami miktarda duyguyu heybeme alıp
kalabalık bir istasyondan hareket edeceğim."

3. İncile referansları eklemeyi unutmayın. Benim favorim çarmıh mesela.

"mutlaka sessizliği çarmıhlara germeliydik
kollarından bacaklarından
içimizdeki bu acıyı
göğe yükselirken izlemiydik."

4. İkinci yeniden ayrılmayın. İkinci yeni sizin rehberiniz.

"ben sana giderken
ruhumun yırtılan yerlerini görüyorum
şaşırmıyorum."

5. İkileme yapmayı unutmayın.

"sayfaları çeviriyorum hışır hışır
bu ses duvardan sekiyor
beni buluyor
bu yalnızlığı şeytan doldurmuş olmalı."

6. birbiri ardına gelen iki veya daha fazla satır aynı kelimeyle/kelime grubuyla başlasın.

"şimdi biz burada kahveyi
şimdi biz sakıt bir aşığı
şimdi asıyoruz, yarın çok geç."

7. Biraz arabesk ve lirizm iyidir. Mutlaka koyun.

"ve mutlaka ellerimiz biribirini arayacak
yağmur veya kar - farketmez
inerken omuzlarına."

21 Mayıs 2013 Salı

Mezar taşıma gökten üç elma düştü, sonra sonbahar geldi yazdıracağım.

5/21/2013 12:30:00 ÖÖ Posted by mistrafantastic No comments
İnsan bazen değil, hiç bir zaman dayanamıyor Cihan.
İnsan çok zaman, nisyanla malul. Bizim hamurumuzda bu var. Biz isyan ederek farkedileceğimizi sanan hiçleriz. Biz kendi kaburgasından yaratılmış olanlara aşık olup, sonra neden kemiklerim acıyor diyen canlılarız. Biz anladıklarımızı anlatıp, kendilerini anlattığımızı sanan insanlarla mücadele ediyoruz. Onlar bizim acılarımıza besleniyorlar Cihan.
Böyle yenilmiş gibi hissediyorum Cihan. Dayanamadığımda. Dayanmak için mi yaratıldık, dayanmanın bir şeyi değiştireceğine inanmak için mi bilmiyorum. Bazen bir baykuşun gözleriyle dünyaya bakmak, arkamdan hakir gözlerle beni izleyenleri seyretmek istiyorum. Beni anlamayacaklarını bildikleri halde, onlara kendimi anlatıyorum. İnsan tekrar ediyor çünkü. Mutlaka bir yerlerde bir zaman beni anlayan benimle aynı durumda olan biri çıkacaktır. Onu bekliyor olacak yazdıklarım.
Mezar taşıma gökten üç elma düştü, sonra sonbahar geldi yazdıracağım.
Hasretle çayını içmeyi bekliyorum;
Ali Berkay.

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Murat Menteş'le Ropörtaj yaptım!

5/06/2013 09:36:00 ÖS Posted by mistrafantastic 1 comment


Kendisini Beyazıtta yakaladım. Kırkına merdiven dayamış, merdivenin altından geçen Murat Menteş'i gördüm. Etrafındaki parfüm kokularını aralayıp gözlüğünü kapıp kaçtım. Arkamdan geldi. Sonra ropörtaj yaptık.

- Merhaba Sayın Menteş. Nasılsınız?

- Lao Tzu'nun çok sevdiğim bir sözü vardır: "Gözler sözün kaşığıdır. " Yemek yemek için, gözlüğüme ihtiyacım var, neden aldınız ki zaten? Bu arada durumum stabil, evet öyle olmalı, biraz yamalı hatta.

- Gözlüğünüz Harry Potter'ın gözlüğüne benziyor. Özellikle mi seçtiniz? Adeta bir fenomen haline geldi. (Gözlüğünü uzatıyorum.)

- Teşekkür ederim. (Sol elinin iki parmağıyla gözlüğünü takıyor.) Aslına bakarsanız kendimi orjinal kılmak adına bu tür bir seçim yapmadım, çok bir şansım yoktu. Zaten ben orjinal, biricik bir insanım. Hepimiz öyleyiz. Jani Allan'ın benimsediğim bir sözü vardır: "Bir stile uygun giyinmek manifesto yayınlamaya benzer; modaya uygun giyinmek ise, dilekçe imzalamaya." Ben dilekçe imzalamamayı seçtim, sonra herkes benim manifestomu imzalamaya başladı. Duırumdan memnun muyum değil miyim, buna girmek anlamsız.

- Kitabınızı havaya atarken bir pozunuz var, çokça ropörtajlarda kullanıldı. Amacınız neydi?

- Bilmiyorum inan ki, reklamla ilginen arkadaşların bir fikriydi. Dediğim gibi orjinal olmak için çablamıyorum, roman yazıyorum, karakterlerim ilginç. Benim ilginç olmam gerekmiyor. Ben biraz da Sartre'ın sözünü takip ettim: "Sözcükler dolu tabancalardır." Ben tabancalarımı ateşledikçe insanlar heyecanlandı ve beni öne attılar.  (Kafasına bir meteor düşmüş gibi rahatsız.)

- Çay içelim mi?

- Aslında Nietzsche'nin bir sözü bu duruma --- pardon. içelim tabii ki.

- (Çaylar geliyor. Bir yudum alıyor.) Çay edebiyatı hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce de bu konunun biraz tadı kaçmadı mı?

- Her dönemde bu tür şeyler olur. Normaldir, kültürümüzde çay önemli bir yere sahip, ama eserlerde bu imge az kullanılıyor. "Müziğin sesini duyamayanlar, dans edenlere deli gözüyle bakarlar." der George Carlin. Bunun aynısını çay edebiyatı için düşünmeliyiz bana kalırsa. Kesinlikle bir politik tarafı olduğunu düşünmüyorum ayrıca. Ayrışmaktan ziyade birbirizi tolere edebilmeyi öğrenmeliyiz.

- Karakterleriniz sizin ikincil kişilikleriniz gibi. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

-  Herkes Murat Menteş olmak istiyor, ben bile Murat Menteş olmak istiyorum. (Gülüyor.) İnsan birden gelir, herkesin mutlaka başkalarıyla ortak bir noktası vardır. Ben kendi gözlüklerimin arkasından dünyaya nazar ettiğim için karakterlerim öyle sanırım. Bilemiyorum her şeye rağmen. Olabildiğince fantastik karakterler yaratmaya çalışıyorum, ama evimde ejderha beslemiyorum.
( Gülüyor. )

- Deliren bir toplumun yazarı olmak istemiyorum demişsiniz bir ropörtajınızda. Neden böyle bir cümle kurdunuz, insanlar çok mu deli, çok mu dertli?

- Aslında o söze Goethe'nin bir sözünü aracı ederek ulaştım. "Bazen gezegenimiz acaba evrenin tımarhanesi mi diye düşünmeden edemiyorum. " İnsanlar fantastikler ve önceden tahmin edilemiyorlar. Ben 16 yaşımdayken dünyayı kurtarma planları yapıyordum, sonra annem odamı toparladı her şey boşa gitti. Ama bu tür şeyler unutlmuyor nihayetinde. Herkesin bu tür hatıraları var. Hayatınızın belli bir döneminden sonra bunlar size baskı yapmaya başlıyor, her şeyi halının altına süpüremezsiniz. Annemin de güzel bir sözü var, "Nereye koyduysan oradadır." Buradan hareket edip, bilinçaltıma yöneldim. Karakterler ve kurgular ortaya çıktı. Bunları insanlardan saklmanın güzel olmayacağını düşünerek yazdım.

- Peki kitaplarınız çok satıyor, konferanslarınız tıklım tıklım. İlgiden menun musunuz, yoksa kaçmak mı istiyorsunuz kalabalıklardan?

- Samuel Butler'ın harikulade bir sözü vardır: "Aklın peşinden yeterince giderseniz, daima akılla çelişen sonuçlara vardığını görürsünüz. " Bu yüzden bu konu üzerinde konuşmak istemiyorum. Nihayetinde hiç kimsenin beni anlamadığı veya herkesin beni anladığı ya da kimisinin anladığı şeyin ben olmadığı ortaya çıkabilir. (Uzun cümleden sonra nefes alıyor, sigarasına uzanıyor. ) Ki bunların hepsi kötü. Konferanslarıma ilginin azalması için rüküş giyiniyorum, bıyık bıraktım, retro bir hava yakaladım, hiç bir şey kar etmedi. (İmza isteyen bir kızı savuşturuyor.) İlgiden rahatsızım mı bilmiyorum, rahatsız olmalıyım mı onu bile bilmiyorum. Tam buraya uygun bir sözü vardı mevlananın hatırlayamıyorum. Yazmaktan hiç hoşlanmııyorum.

- Teşekkür ederim. Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

- Hakkımda yazmayı ve gözlüğümü çalıp kaçmayı bırakın lütfen. O benim! Ben kung-fu kursuna gittim ve elbette tam burada hatırladığım bir Sibel Eraslan sözü var: " Sabır sadece zorluklara tahammül etmek değil. Sabır gücümüzün yettiği halde zalim olmamaktır. " Size zalim olmak istemiyorum. Sizi sevebilirim bile, bundan emin değilim şu an. Son bir alıntıyla sözümü bitiriyorum: "Alıntılar size tüm anlam yelpazesini sunacaktır; tabi elinizde yeterince varsa. "

Elindeki soğuyan çayı bir tek seferde içip, gözlerini arkalarda bir yerde oyalanan insanlara çeviriyor. Gözünün önünden Rachel Corrie'nin " Hepimiz, diğer çocukları merak eden çocuklarız." sözü geçiyor.

25 Nisan 2013 Perşembe

Şebnem, senden olan krizimi evrenselleştirmek istiyorum.

4/25/2013 10:33:00 ÖS Posted by mistrafantastic No comments



Şebnem, vanilyalı dondurmam, ayağının bastığı yerler korumaya alınmalı.
Çok seversen sürekli baştan başlarsın. Sürekli baştan alıyorum sayende.
Şebnem, insan yirmi üç yıl yaşayınca, dünyanın yirmi üç saniyelik olduğunu anlıyor. Sen  kilometrelerce uzaktasın, fotografına baktıkça günah işliyor gibiyim.
Anlamları yitirdim, her duyduğum, her gördüğümü süzüp seni duyuyor, seni görüyorum.
Ayaklarım titriyor, gözlerim bulanıklaşıyor seni görünce. Senin bembeyaz dişlerini, o gülüşünü divan şairleri anlatsın, bana bir defa bakınca grogi oluyorum, ayakta zor duruyorum.
Şu anda Plain White T's den Hey There Delilah'ı dinliyorum. Plak şirketleri olmasaydı seesimizi elektronik kafeslere hapsetmek zorunda kalmazdık. Kitaplar bana dinle küçük adam diye sesleniyorlar.
Şebnem, yüzümde patlayan her tokattan sonra seni görüyorum.
Şebnem, bir çizgideki noktalar kadar seni seviyorum.
Şebnem, yüzünü melekler dünyaya indirmiş.
Şebnem, sen iste tüm gülleri elimle koparayım. seni sevmek için ellerime ihtiyacım yok.
Şebnem sen uyu diye dua ediyorum, uyanıkken başka birini düşünmeni kabullenemiyorum.
Şebnem, yüz dakikalık film çekip bir sene konuşuyoruz ama daim olan sevgimizin sürekliliği.
Şebnem, daha iyisini istemiyorum. Daha uzun cümleler kuruyorum. Ben, keyfim, kahyası, dahi anlamına gelip ayrı yazılmayan de'ler ve dâhi ahali bendeki bu hâli nicedir merak etmekteler.
Şebnem, meraka mahal olmadığını ve halimizden memnun olduğumu ne kadar anlatmaya çalışsam da getirip iki tane kocaman gözünü gözlerimin hizasına koydular. hafakanlar bastı, harfler uçuştu, banliyöler vaktinde geldi, belediyeler çalıştı ve karnımın üzerindeki aslan hareketlendi sonra.
Şebnem, sensiz harcanan her vakur gündoğumunu hor gördüm.
Şebnem, ben senin kalbindeki şiddetle uzlaşmak istiyorum, maskenin arkasındaki yarayı görmek, geçmişinden gelen iblisleri defetmek istiyorum.
Şebnem, sigarayı bırakayım diyorum, annem alkış tutuyor, dayım yola çıkıyor, kaplumbağalarım bahçenin bir köşesinde güneşleniyor, dedemin evi yıkılıyor, halam aşırı derecede kilo alıyor, kardeşim depresyona giriyor, saksısı değiştirilen bitki bile tepki koyup ölüyor, on iki senelik kesintisiz eğitim geliyor, dünyanın bir yerlerinde fırtınalar kopuyor, tsunamler kıyılara vurmak için gün sayıyor, menteş murat yeni romanını yazıyor, mehmet ali birand "eee"lerine devam ediyor, profesyonel öğrencilik yolunda emin adımlarla ilerliyor, bir dişim çekiliyor, kimisi akbilinin boş olduğunu farkedip yüzünü buruşturuyor, che'nin çantasından yeni yeni kitaplar çıkıyor, ben seni sevmeye devam edeyim diyorum.

Şebnem, senden olan krizimi evrenselleştirmek istiyorum.

Mektubuma son verirken tüm yüzlerinden öpüyorum.

17 Nisan 2013 Çarşamba

Murat Menteş tarzı roman yazma rehberi

4/17/2013 08:16:00 ÖS Posted by mistrafantastic , , , No comments
 Ne gülüyorsun? Anlattığım senin hikayen!
- Horatius

Sizi gidi siber otlaklarda gezen sanal su aygırları sizi, yamacıma yanaşın, tepelerden uzak durun. Şimdi size bir kaç kişinin bildiği bir rehberi vereceğim.

Sözlerime başlamadan önce murat menteş'i seviyorum. (arkadaş olarak.)

1. Öncelikle çeşitli yazarların fragmanların yer aldığı kitapları edinin. Bunlardan toparlayabildiğiniz sözleri maddeleyerek yazın. 55-60 taneye ulaştığınızda bırakabilirsiniz. (Mesela: link)

2. Şimdi retro müzikler seçeceğiz, burada tumblr'daki gediklilere şans verin; onlar size yol gösterecektir. Yaklaşık 15 taneye ulaştığınızda bir dinleyin, çok hareketli olanları ve çok yavaş olanları atın, sigara içmediğine emin olduğunuz sanatçıları atın, hırıltılı ses önemli. Bunları da bir kenara koyun. (Örnek: link)

3. Kahraman isimlerini şu listedeki gibi seçin, link. İsimlere uygun meslekler bulun.

4. Psikolog bir arkadaşınızdan ilginç üç hikaye alın. Psikolog arkadaşınız yoksa edinin.

5. Bu hikayelere cyberpunk öğeler katın. (Ayrıntılı bilgi için bkz: cyberpunk) Farklı kültürler hakında bilgi edinin.

6. Aldığınız hikaye sayısına bağlı olarak bölümleri belirleyin,  3'ü 4'ü geçmeyin. her hikayeyi bir kahramanınıza bağlayın. Her bölümde bir önceki hikayeyi diğer hikayenin üzerinden anlatın. 

7. İlginç adı olan yemekleri, tatlıları ve tuzluları not alın. Çeşitli güzel kokulu bitkiler de olur. Bunları asıl kızları betimlerken kullanacağız. (İştah: link)

8. Kitabın sonunu ya en başa yazın, ya da esas kötünün bir hareketiyle başlayın. Sonra hiçbir şey olammış gibi devam edin.

9. Twitterda bir süre takılıp aforizma yazma yetinizi geliştirin. Argo kullanın ama tutarlı olun, geniş yelpazeden ve galiz olabilecek şeylerden kaçının. Çeşitli büyük hayvanların adlarını bilin, bunları betimlemelerde kullanacağız. Silah modellerini bilin, bolca çatışma olsun, silah sesi, barut kokusu eksik olmasın.

10. Kitabı yazmaya başlamadan önce yuvarlak çerçeveli gözlüklerinizi takın. İlk olarak bir deneme kitabı yazınız. Hazırsınız.