Ægroto dum anima est, spes est. (Erasmus, Adages, 2.4.12)

31 Ocak 2012 Salı

argumentum ad populum*

1/31/2012 10:46:00 ÖS Posted by mistrafantastic 4 comments

"siz bir cinayete sohbet süsü veriyorsunuz ya ondan bahsediyorum."

I. Bonitas non est pessimis esse meliorem

alsancak kıyılarında fırtına,
yılın bu zamanında gece ince
karanlık koyu anksiyete
karanlık, salamura gökyüzü aşağı sürüklenen
kabuğu, katmanları ıslık çalarak haşlanıyor
her nasılsa yanardöner.

oysa anlar çalmaktadır, zaman aşımı, sesi ince
olduğunda kırık hava usulca içine ulaşır
atomlar arasındaki boşluklarda
zaman sesi süründü gece yarısı arasında
bundan sonra biraz boşluk
kayan çarkları tik tak tak
tekrar ve hareket etmiyor.
hava, donuk ses ile dolu
Her tak ile tekrar, tekrar ve tekrar
insanı kitabın arasına koyup kurutuyorlar.

II. A bene placito.

güve pencerede sessiz bir hayalet, ancak
rüzgar, bıçak ve sebat vardır.
ince. İnce, yüksek perdeli bir ses,
oldukça kaldırma asla. Rengi
mavi-gri şeyl rüzgarının rengi, morarmış.
Bu dünyanın başka bir yerine yakınsamış eğrisi
hakkında yaşamları, ışık ve sıcaklık, sesini yükseltmeye,
arama, barış çağrısı, başka bir arama
(son kez) akşam yemeği hazır. Ederken,
burada, biz örnekleri gece yarısı arasında düzenlenen
düzenlilik üzerine ağırca düşünce
(şanslı iseniz) bıçak ucu keskin bir rüzgar boyunca uyur.

III. Mors Certa, vita Incerta

Yirmi iki dakika yeni yıl içine,
keskin ve taze her dakika, her dakika
cadde üzerinden iterek insanları,
yalnız ve küçücük ve küçük bir umut.
havai fişeklerle bir tür savaş yürütmek
her pencere ayrı orkestra.
kendi güzellik patlamaları dışındaki yere
yaşam işareti, kıvılcım, yangın, bir vaftiz
yeni, küçük bir dakika geçer.
sırtım savaşa döndü ve her umut
ritim, çocukların uykusunda başlar
aksak, dağınık cümleler mırıldanıyorum.

sonra, sessizlik. sonra boş zaman
yeni yaşa nefes aldıran
sessizlik dışında keskin sürüklenme
araba ve rüzgar, gece beyaz gürültü
hiçbir anlam, hiçbir zaman işaretleme
bu bilinmeyen zeminde yayılan.

bir sabah saat ve insanların
araba kapıları grogi
kapat. gece açık anılar, önümüzdeki
ev, araba taşınan bir koza
uyku tulumu, silah, patlama
kadın, güven yerine maykaj tazelemeyi tercih etti.
şimdi araba motorları, başlamış
yumuşak, hava ve konforu mırıldandığında
yatak sıcaklığına döndü millet
uyumak için bu sabah
bir yıl önce kalkacağımızdan.


IV. Ora et labora

Bu cicili bicili-zaman hala üzerimizde
çam kestaneleri, sert, kavrulmuş büyüyecek
kimse görmek için durduğunda bile,
açılmak gibi gün için sabırla bekler
şeyler unutulmuş. Hediyeler hala açılmamış.
parlak haller, sevinç gülümsüyor
eller neşe içinde yüksek tutulan, hâlâ biz kurban
yılan ve kuş ve millet gibi şölen
ezkaza doğuyor, yangına övgü
parlayan güneş, sıcaklık ve duvarların
ışıkları parıldıyor. Yine de bizim ibadet
eksikliği, cevizin kabuğunu sıkı tutmaması.

V. Vulnerant omnes, ultima necat.

ona sırtımı çevirdim,
bir demet gül için.

----------------------------
[*]: Genel kanıya bağlı olarak bir fikrin doğru veya yanlış olduğunu ileri sürme safsatası.
[1]: İyi olmak en kötüden daha iyi olmak anlamına gelmez.
[2]: Memnun edilmiş birinden.
[3]: Ölüm kesindir, hayat değil.
[4]: Dua et ve çalış.
[5]: Her geçen dakika yaralar, sonuncusu öldürür.

26 Ocak 2012 Perşembe

Akıyor Zaman

1/26/2012 06:24:00 ÖS Posted by mistrafantastic , , , No comments


seksendört genel olarak iyi bir grup. başarılı parçaları var. metal müzik açısından da kendi tonlarını bulmuşlardı k.g.b.'de. yeni albüm çıkarmış bu arkadaşlar, akıyor zaman adını vermişler.

beklentilerim yüksekti bu albümden. buldum dinledim, sanki sürekli aynı şarkı çalıyor, aynı havada gidiyor albüm bir kaç şarkı dışında hepsi ortalama parçalar. albümün en güzel yanı albüm kapağı, bir de cd'nin içeriğindeki çalışmalar. zaman tüneli gibi verilen dört ayrı konsept çalışma güzel.

dört tane(3+1) güzel parça var:  elbise, akıyor zaman, gözün doysun ve artı bir pert oldu.çıkış parçası yanlış seçilmiş bana kalırsa. öceki albümlerinden sonra daha da sertleştirmeleri gerekirken, son derece soft bir albüm yapmışlar. sanki ortlama dinleyiciyi elde edelim yeter demişler gibi. 10 üzerinden en fazla 6 alır, o da 11 dakikalık şarkıdan dolayı. değinmeden geçemeyeceğim, bazı şarkılardaki sözler aşırı derecede ağlak, zır zır kafayı yoruyor.

'yetmez ama dinliyoruz. k.g.b bu albümden kesinlikle daha başarılıydı diyebilirim. artık şu noktadan sonra kendilerini geliştirmelerini beklemiyorum, bu modda devam ederler, eurovision'a filan giderler. alternatif müziğin laneti vurmuş gibi. umarım silkinirler.

tracklist ise şu şekilde:

1 - hayır olamaz
2 - kara duvak
3 - şimdi hayat
4 - pert oldu
5 - kendime yalan söyledim
6 - söyle
7 - gözün doysun
8 - bin kere
9 - elbise
10 - akıyor zaman

14 Ocak 2012 Cumartesi

insan kendi kendinden ne yapar?

1/14/2012 11:51:00 ÖS Posted by mistrafantastic 1 comment

bugün iki konuya değinmek istiyorum:

dünyaların çokluğu ama evrenin tekliği[*]:

asalet denilen şey bir yanılsamadır, babadan oğula geçer. gerçek olan babadan oğula geçmeyen, 'kazanılan saygı'dır. asalet kısıtlayıcıdır, saygı ise bizatihi sizin davranışlarınızın bir sonucu olarak oluşur.

şimdi gri, bir çok otoritenin (tamam vurmayın otorite deyince) saygısını kazanmıştır, dişiyle tırnağıyla kazıyarak. türlü tonları her yerde kullanılmış, ne siyah gibi karanlığın, ne beyaz gibi ulaşılmazın simgesi olmuştur. tüm renklerin bizi bırakıp gittiği şu şehir çağında bizi bir başımıza ortalarda bırakmamıştır.

siyah ölümün, yasın; beyaz ise aşırı mutluluğun simgesi olup uçlarda gezerken, gri yanına aldığı tüm renkleri canlı göstermiş, öne çıkmaya çalışmamamıştır. insanların profil fotograflarında griyi tercih oranı yüksektir. bunun nedeni, insanın griye güvenip kendini öne çıkaracağını ummasıdır.

öte yandan, hayat ekstrem uçlarda yaşanmaz, hayat denilen şey de sizin nefesinizi kesen anların toplamı değildir. hayat ortalarda bir yerde yaşanır. olmak istediğiniz kişiyle, olduğunuz kişi arasında bir yerlerde. 

insan ışıkla görür, ışığı göremez[*]:

hepimiz tavuskuşu değiliz, hepimiz yunusun yeleğinden ya da mevlananın cübbesinden de çıkmadık, gogolun paltosu ise sözkonusu bile değil.

bu ilgi meselesine takılanlara çok ilgiliyim. çünkü bir insana ilgi gösteildiğinde karşılık vermezse şerefsiz, kıçı kalkık, karşılık verirse tavuskuşu, koala - ki koala'yı hiç sevmem- , çenesi düşük filan oluyor. doğru olan nedir peki diyeceksin, demeyeceksin aslında ama diyeceksin diye farzederek yazıyorum. sana ilgi gösterene gülümseyeceksin, karşılık vereceksin. efendi olacaksın, içten içe egonu büyüteceğine, millet sana ilgi manyağı derken nefsini ayaklar altına alacaksın gizliden gizliye yorgan altında şişineceğine.

ayaklar ise ilginç bir konu. sizin düşman olduğunuzu farzediyorum. düşman ayağa bakar çünkü. hasıl-ı kelam, sevlmek, ilgi gösterilmek güzeldir, insanı normal yapar. diğerleri normal değil mi diyeceksin, de de çekinme.

değiller işte, sevilmeyen insanlar normal değiller. hatta ve hatta anne sevgisini az alan çocuklar şıpsevdi oluyorlar. 

*: kant efendi.
artwork: sencer aygün.