Ægroto dum anima est, spes est. (Erasmus, Adages, 2.4.12)

20 Mart 2010 Cumartesi

galata da bir anti tarih

3/20/2010 01:29:00 ÖS Posted by mistrafantastic , , No comments
alesta tiramola!

diye bağırdı gabyar mustafa. emri duymayan görevli çavuş, beline yediği sopayla kendinden geçerken, onun yaveri tüm gerekli işlemleri yapmaya başlayıp, kızlıcık sopasını yemekten kurtuldu. gemide tam bir kargaşa hakimdi. gabyar mustafa bu hale oldukça sinirlendiğinden olsa gerek, yanındaki su dolu tenekede tuttuğu kırbacı önünden hoplayarak geçen çocuğun suratına patlattı. çocuğun suratından ve sırtından kanlar gelirken, acı çığlık ta sahilden duyulmuştu, bir deniz mili öteden... herkes pür dikkat gabyara bakıyordu. kafasını kazıtan tek kaptan olan gabyarın, belden yukarısı çıplak, altına giydiği şalvar ise simsiyahtı, yer yer kan lekeleri göze çapıyordu. sol kolunda ah minel aşk, sağ kolunda ve minel garaib yazan bu insan azmanı ortaya çıktığına göre işler yolunda değildi.

kocaman kalyon dönmeye başlarken galataya, kıyıda bekleyen onlarca insan, sadrazam, 14. yeniçeri ortası, geminin babafingo direğinin olmadığını farkettiler, ve iki tane bayrak vardı gemide, biri şahlar şahı sultanımızın, diğeri ise ne idüğü belirsiz simsiyah meşin bir bayraktı. herkes onları izlerken, az önce kırbacı yiyen çocuk, ayağa kalktı, akan kanlara aldırmadan;

- bir emriniz var mı kaptanım?, dedi.

çocuktan hoşlanan gabyar, sol eliyle şalvarına sıkıştırdığı bezle çocuğun yüzündeki ve sırtındaki kanları sildi. eliyle güverteyi gösterdi, çocuk dikkatli bir şekilde bakmaya başladı o tarafa, gabyarın eli omzundaydı çocuğun. tam ensesinde elif mim elif te dövmesi vardı çocuğun, anlamını hatırlamaya çalışırken, çocuk gabyarın yüzüne bakmaya başladı, masmavi gözleriyle, göz kapaklarındaki kanla ürkütücü gözüküyordu ve yüzünün sol tarafı boydan boya yarılmıştı. çocuğa bir şişe şarap getirmesini emreden kaptan, trimalonın tamamlandığını farketti, yelkenler indirilip, kürekler çekilirken, ritim davulunun sesi geliyordu. 99 toplu kalyonun baş kasarasında yatanlar kalmıştı. herkes yavaş yavaş güverteye doğru ilerlerken, sahilde olanlar bu korkunç gemiye bakıyorlardı: ön tarafında bir ejderhanın ağzı açık bir kopyası vardı, altın yaldızlarla siyah zemin üzerinde gereğinden fazla bir ürkütücülüğü vardı. yelkenler istinga edilmeye başlanmıştı.

nerede kaldı şarabım diye sağa sola bakan gabyar, arkadaki kasaraya doğru döndüğünde, siyah bayrağın olmadığını gayri ihtiyari farketti. sahile bir gomina mesafe vardı. kaptanım diye bir ses işitti arkasından, ama sadece kendisinin duyabileceği bir mesafeydi bu, arkasını dönünce, amat dövmeli çocuk, elindeki bayrağı gabyarın yüzüne doğru fırlattı, uğursuz bayrağı gözünden çekip alamayan gabyar, çırpınıp duruyordu. sonunda bayrağı kafasından atabildiğinde kör olduğunda farketti. galatalı keçicizade israfil'in bayrağı verirken dediği ama üzerinde durmadığı şey doğruymuş diye düşündü.

kınından çıkarılan palasını hissetti keçicizadenin sözünü dinlemeyen kendisine küfürler savuruken. birkaç saniye sonra, palanın tüm vücudunu yırttığını, ve karşı taraftan çıktığını hissetti. bunu izleyen yeniçeri onbaşısı, donakalmıştı. çürük dişleriyle gerisine dönen amat dövmeli çocuk, korkunç bir şekilde yüzüne gülümserken, yeniçerinin ayakları birbirine dolandı. gabyarın sesi sahilden oldukça net bir şekilde duyulurken, her tarafı bir curcuna almış, sadrazamın askerleri güçlükle bastırmışlardı galeyanı.

bu tür koca kalyonlar ele geçmemesi için, direk olarak mühimmat deposundaki baruta giden bir fitil bulunurdu baş kasarada. çocuk yeniçerinin tütününü yakmak için kullandığı kükürtü ve yılankaviyi alarak o tarafa doğru seğirtti. yeniçeri bayılmıştı. fitili ateşleyen çocuk,

- amaaattttttt!

diye bağırdı, 50 metre mesafe varken sahile, sözün anlamını anlayanlar kaçmaya başlamıştı bile. fitilin ateşlendiğini görenler birbir denize atlarken, çocuk geminin başına doğru ilerledi ve ejderhanın başına çıktı. bir elinde pala vardı, vücudunun sol tarafı yüzüyle birlikte yarılmıştı, kanlar hala sızıyordu. korkunç bir şekilde nefes alıp vermeye devam ediyordu, onu gören bir hamile çocuğunu düşürdü. fitilin depoya ulaşmasına çok az bir vakit ve sahile 20 metre mesafe kalmıştı ki, çocuk dişlerinin tamamını göstererek gülmeye başladı yeniden.

patlamayla beraber kokunç bir kargaşa başladı sahilde, 99 toplu koca kalyon, donanmanın gözbebeği, sadrazamın önünde yitip giderken dövmeli çocuk gülüyordu, en sonunda baş kasaranın altındaki barut fıçısı da patlayınca, ejderhanın açık ağzından kocaman bir alev yükseldi ve çocuk bin bir parçaya bölündü. koskoca kalyon yan yatmıştı ve sahile ceset parçaları yağıyordu, sadrazam yanındaki yaverine sordu:

- amat ne demek?
- ölüm demek paşam...
- ...

kafasını önüne eğen beyaz sakallı sadrazam havadan yağan ceset parçalarına aldırış etmiyordu. ayağını metal bir şeye bastığını farketti. işlemeli bir palaydı paşanın ayağının dibindeki. ah minel aşk ve minel garaib yazıyordu, keskin tarafında. demekki gabyar da gitti diyerek, sahili boşaltmaları için askerlere emir verdi.

yağan ceset parçaları ve çıkan duman nedeniyle galata sahiline 1 sene kimse uğramadı.

0 yorum:

Yorum Gönder